Sivas Semazen Ekibi – İlahi Grubu (Profesyonel Ekip) 0532 621 …
GRUP HÜKÜMRAN- VİDEOLARIMIZI İZLEMEDEN KARAR VERMEYİN
SİVAS’DA VE İLÇELERİNDE İLAHİ GRUBU & SEMAZEN EKİBİ 0532 621 31 93 – (AKINCILAR, ALTINYAYLA, DİVRİĞİ, DOĞANŞAR, GEMEREK, GÖLOVA, GÜRÜN, HAFİK, İMRANLI, KANGAL, KOYULHİSAR, SUŞEHRİ, ŞARKIŞLA, ULAŞ, YILDIZELİ, ZARA)
www.gruphukumran.com – www.bizorganizasyon.com
Mustafa Olcay:
0532 621 31 93 (Turkcell)
0555 228 62 39 (AVEA)
0542 480 25 50 (Vodafone)
VİDEOLARIMIZI İZLEMEDEN KARAR VERMEYİN…
İslâmda evlilik ve nikah
Olgunlaşmaya ve mânen yükselmeye, yani dînin yarısını tamamlamaya vesîle olan evlilikler, ulaşılması gereken ideal seviyeyi göstermektedir. Nasıl ki, bir şeyin tamamı elde edilemese de elde edilebilecek tarafından vazgeçilmez, aynı şekilde herkes gücü nispetinde bu ideal vasıfları temin etmekten geri kalmamalıdır. Ancak bu sayede evlilik vesîlesiyle arzu edilen huzur, sekînet ve olgunluğa ulaşılabilir.
Bununla birlikte az evvel ifade ettiğimiz, insanoğlunun muhabbetullâha kâbiliyet ve liyâkat kazanmasında kadın ve erkek arasındaki bağlılık, tek ve yegâne sebep değildir. Böyle olsa bekârlar, olgunlaşma ve mânevî ilerleme yönünde hiçbir netice elde edemeyip yerlerinde sayarlardı. Hâlbuki onlar arasında Kur’ân-ı Kerim’in methettiği Hazret-i Meryem2 ve Hazret-i İsa gibi nice sâlih ve sâliha insanlar vardır. Bu hâl, herkesin yaratılış itibariyle yapısındaki sermayesinin bir olmadığını ve kendisine tesir eden dış şartların da aynı olmadığını gösterir. Yani ilâhî kader programı çerçevesinde kazancı büyük bir imtihan olarak dünya şartlarında, kimileri için kısmet ve nasip yolu kapalıdır, kimileri için de evliliğe mâni bazı hâller ve imkânsızlıklar takdir edilmiştir. Kimileri için de evlilik büyük bir hüsran ve ıstırap olmuştur. Cenâb-ı Hak, sabretmeleri hâlinde böyle kullarına bazı kâbiliyetler ihsan eder ve bu kâbiliyetler yardımıyla da evlilik ile gerçekleşmesi gereken faydalar, belki de fazlasıyla temin edilmiş olur. Nitekim bekâr olduğu hâlde kimileri, bu olgunluk ve mânen yükselmek mektebini, hayvan ve bitkilere gösterdiği aşırı muhabbetle tamamlamıştır; kimileri de musîbet, iptilâ, keder ve sıkıntılara karşı sabır ve tahammül göstererek yücelik basamaklarını tek tek aşmıştır. Meselâ asr-ı saâdet döneminde evlenmeye imkânı olmayan ashâb-ı soffa da, ilim ve irfan hizmetiyle olgunluğun zirvesine ulaşmışlardır. Tabiî bütün bu durumlar, özel ve istisnâî hâllerdir. Genel ve şart olan gerçek, insanoğlunun mutlaka nikâh akdiyle bir evlilik yaparak kendisine sıcak bir âile yuvası kurmasıdır.
Şurası bir hakîkattir ki, muhabbet ve sevginin yansımadığı bir kalp, uzun zaman ekim-dikim yapılmayıp boş bırakılmış, yani terkedilmiş bir toprak gibidir. Kadın-erkek arasındaki alâka ve münasebet, bu toprağı işleyecektir. Tabiî ki, bu, nefsânî arzular ile değil, onları bertaraf ederek olmalıdır. Yani bu alâkanın yönü, ilâhî aşka dönük olmak mecburiyetindedir. Çünkü kadın ve erkek arasındaki muhabbet, ancak ilâhî özelliğe dönüştüğü an, gönüller muhabbetullaha yükselir. Böyle bir kıvamda evlât nasip olursa, bu da kalbin muhabbetullah yolunda ikinci merhalesini oluşturur. Ondan sonra eş-dost, üstad vs. gelir. Böylece kalp, merhale merhale, adım adım ilerleyerek en yüce gâye olan muhabbetullah ile bütünleşir, yoğrulur ve Hakk’ın sevdiği bahtiyarlar arasında dâhil olur. İşte bu netice, insanoğlunun yaratılış gâyesinin zirvesidir.
Kısacası kadın-erkek beraberliğinin dînî ve içtimâî adı olan âile, işte böyle ulvî bir gâyenin gerçekleşmesi için yaratılışımıza konmuş bir hakîkat ve ihtiyaçtır. Bu gâye gerçekleştikçe âile ağacı, dal verir ve muazzamlaşır. Güzel ve tatlı meyveler verir. Toplumda arzu edilen huzur, sükûn, içtimâî nizâm ve düzen de bu meyvelerden birkaçıdır.
Bu itibarla toplumun medenî seviyeye kavuşması ve yuvaların ilâhî bir neşe ve saâdetle dolması için en önemli hususların başında huzurlu bir âile ortamı gelir. Onun için âile kurulurken erkek ve kadın, birbirlerine Allah adına söz verirler. Bu söz, kendilerinin yaratılış gâyeleri yönünde bir muhabbeti gerçekleştirmek niyet ve gayretidir. Bu niyet ve gayreti besleyecek olan da, hiç şüphesiz ki, karşılıklı saygı, güven ve samîmiyettir.